Normalden farklı durumlarda, beynimizin kimyası ve bize hissettirdikleri ya da yansıttıkları o kadar ilginç olabiliyor ki kafamızın içinde bizden bağımsız biri çalışıyor gibi geliyor. Çoğu zaman mental sağlığımızı korumak için elinden geleni yapıyor ve bu, çok enteresan sonuçlar doğurabiliyor.
Örneğin ölümden dönen insanların sözü olan “Hayatım film şeridi gibi gözlerimin önünden geçti.” klişesinin ardında, beynimizin o anda mutlu anıları aramaya ve bizi hayatta tutmaya çalışması yatıyor. Birazdan bahsedeceğimiz de buna benzer bir durum aslında.
Enkaz altında başka insanlar veya varlıklar görmenin, literatürde bir adı var.
Üçüncü adam sendromu veya üçüncü adam faktörü olarak tanımlanan bu durum, uzun süre yalnız kalan insanların (örneğin dağcılar, deprem enkazında kalanlar, maceraperestler…) hayali bir varlık veya kişi görmelerini ifade ediyor.
Özellikle yüksek rakımlarda, izole bölgelerde ve zorlu koşullarda uzun zamanlar geçiren dağcılar ya da kutup kâşifleri; üçüncü adam sendromunu yaşamaya epey yatkın oluyorlar ve birçoğu benzer deneyimleri yaşıyor.
Terim, literatüre geçmeden önce çok fazla vaka biliniyordu zaten.
Üçüncü adam faktörü terimi, 1930’ların sonlarında, bir İskoç dağcısı ve kâşif Dr. Alexander Mitchell Kellas tarafından ilk kez kullanıldı. Ancak bu sendromu ilk yaşayan kişi o değildi.
Çok benzer deneyimler, kutup kâşifleri ve dağcıların arasında çok uzun senelerdir biliniyordu. Hepsi yoğun stres ve izolasyon altındayken yalnız olsalar bile yalnız olmadıklarını zannediyordu.
1914-1917 yılları arasında keşif yapan bir adam, yaşadıklarını şu şekilde anlatmıştı:
“Antarktika keşif gezimin son kısmına geldiğimde, bu dünyadan olmayan bir ‘yoldaş’ da aramıza katılmıştı. Güney Georgia’nın isimsiz dağları ve buzulları üzerindeki otuz altı saatlik o uzun ve sarsıcı yürüyüş sırasında çoğu zaman üç değil, dört kişiymişiz gibiydi.”
Bu itiraf, başkalarının da birer birer çıkıp aynı şeyleri yaşadığını anlatmasıyla sonuçlandı. Dağcı Reinhold Messner, kutup kaşifleri Peter Hillary ve Ann Bancroft gibi tanınmış isimler de bu fenomeni yaşadıklarını söylediler.
Benzer bir deneyim de dağcı Joe Simpson tarafından yaşanmıştı. Söylediğine göre, bir dağın yükseklerinde korkunç bir bacak yaralanması geçirip uçurumdan bir yarığa düştükten sonra hayatta kalması için onu yönlendiren “bir ses” vardı.
Beynimiz, bize yardım etmek için bir tür oyun oynuyor.
Bilimsel açıklamalar bu olguyu, bir başa çıkma mekanizması ya da iki kişili zihinlerin bir örneği olarak değerlendiriyor. Kişiler, zihinlerinde gerçek bir arkadaşın varlığına inanıyor ve bu onlara psikolojik destek sağlıyor, motivasyonu artırıyor, yalnızlık hissini hafifletiyor hatta kritik anlarda karar alma yeteneğini bile etkileyebiliyor.
Üçüncü adam sendromunun konu olduğu filmler:
- Touching the Void (2003)
- 127 Hours (2010)
- The Secret Life of Walter Mitty (1947, 2013)
- Cast Away (2000)